GURBETTEN NAZIM DENEMELERİ III – UMUT DAVASI

Aşağıda nakşedilen hüzünlü nazım, gurbet şairi Bünyamin İ. Şenol’un yıllar öncesinden bir serzenişidir efendim; yoğun gündem içinde sizinle paylaşmayı unutmuşuz. Şiirde eş, dost, akraba nezdinde sürekli olarak yargılanmaktan kurtulamayan aşıkların acıları, kederleri ve umutları nakşedilmektedir.

Bu dünyayı yakarsa aşıklar yakar, buyrunuz:

Umut Davası

Neler neler olmuş
Muhterem müşterek arkadaşlar
Geliştikten sonra bir takım istenmeyen olaylar
Gönül sararmış,
Dudak solmuş,
Muzip kaşlar donmuş
Canım karanfil nefesler ekşi sirke
Tırnaklar ter içinde
Huzur göğsüne yabanıl düşler dolmuş

Ah o düşlerin ettiği işler
Bahtsız beşeri ciğerinden şişler

Siz ki her işimizi ezbere bildiniz,
Topunuz hoş geldiniz
Nöbetçi kalp ceza mahkemesine
Her gece koyu yalnızlık saatinde açılır kapıları
Gıcır gıcır toplu keman taksimi eşliğinde,
Mübaşiri, meşhur ayrılık filmleri yıldızı
Ayva gibi ağlar, nar gibi güler
Bir bakışıyla yere serer kıta kıta ergen orduları
Yaşlılar korosu sıralanmış bir köşede
Senkronize diz döver, akabinde dümdüz söver
Ağıtları daimi acıklı diş gıcırtısı
Ne kendini unutturur, ne tam duyulur
Durmadan şiir ağlar zabit katibi
Kafiyesiz, kifayetsiz, meşakkatsiz
Sayfa sayfa dökülür heceden göz yaşları

Hazır olun ey şahitler,
Bacak bacak üstüne!
Mahkememiz heyeti sizsiz elsiz, kulaksız
Dilden dile dalgalansın temyizsiz infazınız
Hışır hışır gelsin bencebunuhakkettiler
Büyüsün fısır fısır böyleolacağıbaştanbelliydiler
Kıkır kıkır güldürsün yahuhiçmikuşkulanmamışlar
Vıcık vıcık ağlatsın yazıkpekdesevmişler
Mahkeme başkanı bir buruşuk kağıt mendil,
Kirpik kirpik, burun burun, dudak dudak delil toplar
Tozunu alır resmimizdeki gözyaşlarının
Ben davacı umut, sen davalı kısmet
Şahitler dinlendi, kararımız net

Ah o yaban düşlerin haylaz işleri
Yüreğime saplandı boncuk boncuk dişleri

Bünyamin İ. Şenol, 2020, baharın

Gurbetten Nazım Denemeleri II – Büyük Pendulum

_DSC7655 copy (1)

Şu buhranlı kıyamet saatlerinde isterim ki aşk ateşimiz sönmesin. Sevda türküleri çığırmaya devam edelim; ağıtlar yakılsın, rakılar içilsin, ah ulanlar denilsin, kalpler pır pır etsin, gözler süzülsün. Hem evhamlanalım, hem fingirdeşelim. Yüz maskelerinin ardında ne civanlar, ne tazeler var, unutulmasın.

Bu ehemmiyetle, sizin de izninizle, ıssız gurbet gecelerinin sessiz, sedasız ve izole şairi Bünyamin İ. Şenol’un  yanık sesine kulak verelim diyorum.  Nefesimiz nefesine, acımınız acısına, özlemimiz özlemine katılsın, örgütsüz heceler birlik olsun, yalnızlık duvarlarını aşsın, aşıklar adasında buluşsun. Buyurunuz ey cemaat-i gurbetin, söz ironik şairin.

Arak dizelerle dile gelen sonsuz gurbet, hasretin:

Büyük Pendulum

Sonsuz hiçlikte
Mutlak varlığım
Uçsuz bucaksız gölgede
Pirüpak ışığım
Nihai zerrede, bir olalım sevgilim
Eşya ve vücut tekillikte erisin
Sen ki, gözlerimin ferisin

Lakin, sükûnlu gecelere susamışız
Ezelden biz
Ebediyete kaçış harekatına hoş geldiniz
Kendisine efendiler
Büyük patlamadır bu dediler
Koşsun alev kanatlı kızıl atlar
Güneşlerin olmadığı yere
Açılsın geniş, yanar döner kapılar
Kalp kırıklarından kaçıyoruz
İlerleyin, gidin berilere
Yolunu kaybetmiş melodramatik asteroitler
Kesiliyor soluğunuz
Zifiri siyahlıkta yok başınayız
Sığınacak bir canım kalmış
Geçer belki o an bütün acılar
Zaman aşkın ilacıymış
Mekan ise köhne kerhanemiz

Hep, hep karanlık
Yeter lal dudaklım yeter
Ayaklarımdan asılıyor hasretlikler
Yer çekimi, yar çekimi
Çıkarı yok
Zincirleneceğiz birbirimize yeniden
Elleri bellerim, sözlerim gözlerinden
Boynuma sarılır nefesi
Tekrar çekim
Büyük yönetmen
Büyük resim
Meğerse giden aşkımız bitmemiş
Saygısız seyircilerim
Böyle olurmuş
Foucault sarkacımız bizim
Bu uzatmalı oyun, karasevdalıların tesellisi mirim
Devridaim
Durmayan salıncak yapılmış
Big bang ilen big crunch
Önce sevinç, sonra utanç
Perdeler kapandığında hayat başlarmış
Ömrümüzü çalıyor ince saz
Tok perde tekmili birden
Başı kıçı bir, karman çorman bir iz
Yazıp çizilip silinen
Budur bizim hikayemiz

Bir tanem, hiç tanem
Ne yapalım
Bir aşk dolacak göğsümüze bir matem…

Bünyamin İ. Şenol, 2019, kışın

Gurbetten Nazım Denemeleri I – Tutulamayanlar

_DSC7655 copy (1)

Efenim, izninizle ironik-romantik gurbet şairi Bünyamin İ. Şenol’un hiç basılmamış, hatta hiç okunmamış şiirlerini zaman zaman bu değerli ama suskun bloğumuzda paylaşmak niyetindeyim. Rivayet odur ki, Bünyamin İ. Şenol beyfendi bu ve benzeri gereksiz, sebepsiz şiirlerini zaman zaman domuz salamı ve halis Anadolu rakısı eşliğinde, çoğu zaman ise single malt İskoç viskisini yudumlayarak, daha ziyade sabaha doğru, safi can sıkıntısından yazmıştır. Gurbetin yalnızlık ve karanlıkla damat halayı çektiği o cenabet, sükunlu saatlerde ruhunun gaza geldiği, uzaklara kısık gözlerle bakarak bir “fuck this shit” diye hayıflanıp, bir ağlak sanat müziği mırıldandığı da söylenmektedir. Hoca Aziz Nesin’in “bizde her üç kişiden dördü şairdir” ata sözüne hürmeten, ve dahi nazire yaparcasına, o buz gibi vakitlerde şiirlerini önce meşinden kalbine, sonra da bilgisayarına nakşetmiştir.

Bu şiirde Şenol, sevgili Oğuz Atay’ın edebiyat tarihine geçmiş insanlık tarifini ayrıntılı analiz etmiş, yazılanı görmüş ve arttırmıştır. Pek de haklı olmayan bir biçimde “tutunamayanlar” olarak kategorize edilerek bir nevi başarısızlık atfedilen bu değerli insan grubuna iade-i itibar etmek isteyen şair, adeta asıl ‘başarısızlığın’ toplumsal düzlemde yaşandığının altını çizmektedir. Bünyamin İ. Şenol, mevzubahis eylemin ‘tutunamamak’ değil, aslında ‘tutulamamak’ olduğunu hepimize hatırlatmaktadır.

Gönül kulağımızla dinleyelim:

Tutulamayanlar

Envai kitaptan öğrenip,
Lüzumsuz şeyleri bileniz
Zır delice ağlayıp,
Abdal gibi kendine güleniz
Sayımız sıçanlardan epey az,
Koala ayılarından fazladır
Işıklı mutlu sabahlarda,
Elini yüzünü gözyaşında sileniz

Bizsiz de döner yanan dünya,
Güneş bize zaten umarsız
Isıtmaz çelimsiz kıkırdaklarımızı
Uzamaz gölgemiz tıkır saat düzeninde
Kara kalem desenleriz, renkli film evreninde
Kimse sevmez kuru etimizi,
Can suyumuz acıdır

Kokmazbulaşmazlar derler sürgün boyumuza
Bereketsiz el,
Cenabettir dil
Küfreder baht soyumuza
Yokluğumuzda bizi kimse özlemez,
Hayaletiz varlığımızda
Bir grup işe yaramaz mahluk-u keriz
Her işe gönülsüz,
Hep gönülden işsiz
Çürük nefesimiz bulutları hüzne boyar 
Oyunumuz saklambaç
Pişmanlıklarla tek kale maç
Beşikten mezara peri masallarına aç
Üç hicaz havadadır bir buçuk aklımız
Sofralarda bize aş verilmez,
Aşk kırıntılarını yerlerden toplarız

Hayır bilmez lakin hayırseverler
Onlar ki sezerler, her birşeyin en doğrusunu
İlla çekecek saklandığımız kuyudan
Tenha sığınağımızdan zoraki koparacak
İnsan içine çıkmalı,
Bir işin ucundan tutmalı
İsteksiz uzatırız narin kollarımızı
Sevgiyle başlayacakmış yeni hayatımız
Oysa yalnızlıktır yegane muradımız

Kavrasalar da sımsıkı bileklerimizden
Kayar elleri ağlayan bedenimizden
İlacımız terimiz,
Lanetimiz hediyemiz
Tutulamayanlarız biz
Keder kaderimiz

Bünyamin İ. Şenol, 2019, güzün